20 Haziran 2011 Pazartesi

Annelik çürük meyve yemek kadar manyaklık...

İtiraf ediyorum ki meyve yemeyi sevmiyorum. Hatta öyle ki 40 yıl yemesem aklıma gelmez.. Karpuzu bu durumdan hamileliğim sonrasından beri tenzil ediyorum. O da nasıl olduysa hamileliğimle başlayan bir aşk doğdu aramızda. Aslında meyveleri sevmemem husunda tek suçlunun ben olduğumu sanmıyorum onlar da suçlu. N'zaman şöyle bir meyve yiyeyim desem dilimde müthiş bir yanma şişme oluyor muhtemelen alerjik ama bunun için test yaptırmaya bile ihtiyaç duymuyorum. Meyve yemeyi n'kadar sevmiyorsam meyve suyu içmeyi bir o kadar çok seviyorum. Garip işte n'parsın? çilek yerken illa yanında pudra şekeri olsun isterim ya da karpuz yerken peynir portakal yerken yerfıstığı böyle devam eder gider e ekürisi tam değilse bahanemde hazır olur tabii..
 Benim minik kuzular ise meyveye bayılıyorlar her türlü meyve onlar için itina ile yenir konumunda:))
Onlardan mütevellit eve meyve giriyor elbette. İşte meyveyi aramayan ben şimdiler de iyice değişik bir hal almış durumdayım. Tabaktaki çürük çarık meyveleri özenle seçip afiyetle yiyorum. Sebebi açık çocuklara en güzel meyveler kalsın aman bu meyve aşkları çürük meyvelerle bitmesin.
 Alıyoruz kiraz erik tabağını onlar en güzellerini seçerken ben en olmadıklarını seçiyorum. Manyaklık diz boyu yani. Anne olmanın bir çeşit manyaklık olduğunu bu şekilde de kanıtlamış oluyorum elbette...

8 Haziran 2011 Çarşamba

İşte budur!

Unutmamam gereken bir  yazı... Tam da bugün ki ruh halimi biraz serinletecek bir yazı aynı zamanda..

Çevremde sürekli dertlerinden bahseden o kadar çok insan var ki. İşin garibi ben dertlerimi dile getirmediğim için de benim çok çok şanslı biri olduğumu hiç derdimin tasamın acılarımın olmadığını düşünen insanlar bunlar.  Onlara göre bir tek onların çalıştıkları işler zor, onların baktıkları çocuklar yaramaz, onların eşleri huysuz (!):)) , onların ağrıyan yerleri hasta... İki tane çocuk doğurdum o bile şu şekilde oldu "ayyy belgin'in hamileliği bir rahattı doğumu desen birşey anlamadı" Hadi yaaa gel de sen taşı iki çocuğu karnında sorun oluyor mu olmuyor mu? ya da sen gir erkenden sezeryana sıkışmış çocuğunu doğurmaya çalışırken canın acıyor mu acı mıyor mu? N'yse hayat güzel ve sürekli dertlerimizi anlatıcak kadar malesef uzun değil. Sağlığımız sıhhatimiz yerinde olsun gerisi boş....

İşte yazı da budur;





*Çevrene pozitif enerji yayan biriysen eğer daha dikkatli olacaksın. Kafalarınd...a yarattıkları saçma bir dünyayı senin kafana geçirerek enerjini çalmalarına izin vermeyeceksin.

*Hayatta sadece sorunları oldugunu düşünenleri anlamak zorunda bırakmayacaksın kendini.Hayatın gerçek bir mucize o...ldugunu, şiir gibi güzellikleri bağrında taşıdıgını, hayatın her insana bir şekilde gülümsedigini anlamayanlarla ugraşmayacaksın.
İlişkilerinde sadece sorunlarını dile getiren, yaşadıkları onca güzelliği yok sayan insanlara bir dakikanı bile ayırmayacaksın.

*Hakkında hiç bir şey bilmedikleri halde konuşmaya kalkanları susturacaksın.
Degerinin farkında olmayanlardan uzak duracaksın. Degerini bilerek yok saymaya çalışanlara ise haddini bildireceksin.

*Fındık kabugunu doldurmayan işlerle boguşmanı saglamaya çalışan insanları sileceksin defterinden.

*Gülüşlerini çalmaya kalkanları çıkaracaksın hayatından.
İlişkileri bir yük haline getirenleri uzaklaştıracaksın yanından ve ilişkinin mutluluk getirmesi gerektigini yazacaksın kafana.

*Velhasıl, onca yılını vererek ışıl ışıl bir enerji deposuna çevirdigin beynini düşünerek, beyinsizlere ezdirmeyeceksin kendini..

-Frank Sinatra -

1 Haziran 2011 Çarşamba

Takip Takip Takip... Belgin takipte...

 Bugün işyerine geldim masama oturdum ve outlook'umu açmamla hazırlanmamış bir takvim ayı olan haziranla karşılaştım bir anda panik yaptım. Normalde 15 gün önceden bir sonraki planı hazırlayan ben nasıl böyle birşey yapmıştım???
 Gene beni gereksiz meselelerle oyalayan insanlara içimden küfrettim sonra durdum olaylara baktım ve üzüldüm sonra düşündüm ve demek ki arkadaşlıkların da yaşı yokmuş insan yaşıtı olmayan biriyle de arkadaşlık yapabiliyormuş ve gidişine kalben üzülebiliyormuş ,hayat dedim; başladım haziranı planlamaya...
İş için haziranı planlarken bu sefer kalbim bir kere daha gümbürdedi. Haziran demek doğal olarak temmuza 30 gün kaldı demek temmuzun 1'i 2'si demek o büyük gün ablamın düğünü demek hazırlıkları artık iyice hızlandırmak demek demek de demek yani.
Sonra h.sonlarına baktım her c'tesi dolu olduğumu görünce daha da panikledim çalışan biri olarak özel hayatı da programlamak gerekiyor kendimce kafamda kurgular planlar yaptım böylece hem iş planımı hem özel hayat planımı yapmış bulundum.
Sonra duygusallaştım yarına çıkacağımızın bile garantisi olmayan şu hayatta n'kadar da planlı olmak zorunda olduğumu düşündüm kalbim gene sıkıştı...
 Ben plan yapmaya çocuklardan sonra başladım. Öncesinde planda n'ymiş hayat n'getirse onu yaşarım düşüncesiyle mutlu mesut yaşardım. Şimdi öyle mi???
 Çocukların okulundan her ay aktivite çizelgesi geliyor hergün için özel notlar alınmış.
Efendim aynı zamanda yıllık planlarını da vermişlerdi sene başında. Her p'tesi oyuncak günü her salı çarşamba havuz , her çarşamba atık materyal götürmeliler her cuma kitap... Yetmedi tabiii..
Aylık aktiviteler takip edilmek zorunda yoksa çocuğunuz üzülebilir çünkü aktivite çizelgelerinde şöyle notlar var. Efendim 15 haziran kırmızı partisi yapıyoruz her çocuğumuz kırmızı kıyafet giymeli. Sen planı takip etmedin yandın. Akşam eve ağlamaktan gözleri şişmiş 2 çocuk gelebilir Allah korusun. Yada efendim 8 haziranda hayvanat bahçesine gidiyoruz şu saatte okulda olmaları şart. Planı takip etmedin gene yandın çocukları okula biraz geç götüreyim desen günlerce öncesinden bekledikleri gün kaçmış olabilir. Haa bir de anne baba iletişim defteri var ki ben onu çok seviyorum. Hergün roman okur gibi okuyorum "hımmm demek bugün ethem top havuzunda oynamış" "Aaa demek kızım yeni şarkı öğrenmiş" Ertesi gün de okulun sitesinde bir önceki günün defterde yazılanını tasdik eden fotolar gel de merakla bekleme tabiii... Sonra bir de aylık yemek listeleri var boşvereyim listeyi n'yerse yesin çocuklar desen gene olmaz şöyle ki tecrube ile sabit o listelere bakarak sizde evde liste oluşturmazsanız çocuğunuz üst üste yediği fasulyeden çatlama noktasına gelebilir. Bir de her ay sonu çocukların bir önceki ay n'ler yaptıklarını bunlara nasıl tepkiler verdiklerini gösteren bir durum değerlendirme raporları varki dikkate şayan... Yani gene plan gene liste gene takip...
Hayatım birşeyleri takip etmekle geçiyor hem evde hem işte. Takip Takip Takip... Belgin takipte...
Vallahi ekmek elden su gölden öğrencilik hayatımı aramıyorum desem yüzbin kez yalan söylemiş olurum.
Tek tesellim aşık olduklarım....