23 Ağustos 2010 Pazartesi

Kuzucuklar Bursada..

Geçtiğimiz h.sonu artık kuzucukları da aldık geldik ama bu cümle kadar kolay olmadı oralardan koparıp da buraya getirmesi...
Yazın başında Ethem dedesine n'zaman Bursa'ya döneceklerini sormuş o da yağmurlar yağınca diye cevap vermiş... İçim pırpır yine her cuma akşamı olduğu gibi gittik yazlığa.. İçim pırpır çünkü biliyorum ki oralardan buralara getirmek çok da kolay olmayacak.. Önce herzamanki gibi öpüştük koklaştık sonra ben hemen başladım
"ayyy buralarda da kimse kalmamış.. hiç çocuk yok mesela!"
hemen cevap
"Hayıy anne bak Femii dede buyda hem Ali de vay"
"Hımm öyle mi? ama çok rüzgar çıkmış artık denize de girilmez artık"
"Annee ama oysun biz buyda kumda oynuyoyus ananem bize havuz yapıyor"
"Yaaa öyle mi? Ayy evdeki oyuncaklarınız sizi öyle çok özlediler ki!!"
"Aaa hangi oyuncaklarımız? oyuncak köpeği mi? anne buyda paşşat vay biliyoy musun? çok tatlı biy de benim oolumm vay adı kayabaş bak şimdi şuyaya geliy"
"Hımm tabii gerçek kediniz köpeğiniz olması daha hoşşşşşşş...."
İçimden geçen Allahım nolursun bir yağmur yağdır da ağlayıp zırlamadan bitirelim şu işi..
Veee cumartesi akşamı bahçede üçümüz oyun oynarken yüzüme bir damla geldi ve sonra bir damla daha ve sonra bir damla...
"AAaa yağmur başladı gördünüz mü?? ben dedim size gitme vaktimiz geldi diye.."
Efdal'in cevabı
"Anne o yağmuy değil. Ateş böcekleri oyun olsun diye bize tu atuyoylay yaaa!"!!!
Ethem'in cevabı
"Anne o yağmuy değil canım ben konuşuyken tükürüğüm geldi"!!!

SONUÇ
Pazar günü sabah kalkıldı anneyle birlikte zeytin tepe senin yollar benim dolaşıldı herkesle vedalaşıldı gene gelicez merak etmeyin diye teselliler verildi veeeeee bayramda tekrar geliceğimizin sözü alınarak öğle uykusu saatimizde Bursaya dönüldü...

19 Ağustos 2010 Perşembe

Sonra rahatım ohh...!



Bu karikatürü ilk facebookda okuduğumda güldüm sonra düşündüm sonra da tırstım...

Hayat eğer bu karikatürse ve ben bu karikatüre evet yaa doğru dediysem anladım ki şu anda 8 kareden ibaret olan bu karikatürün 6.sını yaşamaktayım.. hatta daha da ironik hayat denen kısım 7 kareden ibaretse sona daha da yaklaştım demektir... ya siz???

not karikatür facebook gençkolikten alınmıştır.. sonra hırsız olmıyalım bir de.. zaten son ikiyi yaşıyormuşum...

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Süt Seansımız!!!


Ethem de Efdal de süt içmeye bayılıyorlar. Hergün belirli saatlerde süt seanslarımız var. Süt seanslarımız diyorum çünkü bu normal bir bardak süt alıp da içme şeklinde olmuyor. Şöyleki ikisinin de ayrı biberonları var Ethem biberonuna "benim biberonum" derken Efdal biberonuna "öteki biberon" diyor. Eğer evdeysek sütü mutlaka Ethem buzdolabından çıkarıyor vay sen misin sütü kendin çıkaran kıyametler kopuyor aksi bir durum olursa!!! Sonra süt açılıyor cezveye konuluyor ve yine Ethem illaki cezvenin içindeki sütü kontrol ediyor. İkisi de peşimde "anne şıcak oysun" diye dolanıyorlar tabii ki sıcakları ılık manasında ama kati suretle soğuk değil sıcak değil ılık bir süt!!! daha sonra seçilen biberonlar bana uzatılıyor ve biberon yine kati ama kati suretle ağızlarına kadar dolduruluyor; eğer biberon ağzına kadar dolu olmazsa özellikle de Ethem tarafından mutlaka red ediliyor!!! daha sonra ılınmış , ağzına kadar taşarcasına konmuş sütler o yumuk ellere alınıyor ve evin en büyük koltuklarından biri seçiliyor. Efdal kucağıma oturuyor , Ethem dizime yatıyor, anne kişi benim saçlarım eşit olarak ikiye ayrılıyor bir ucu Efdal'e bir ucu Ethem'e ikram ediliyor!!! Sütler içilmeye başlanınca Ethem den şöyle bir ses duyuluyor "anne yayaş yayaş sev beni" bu saçımla oyna demek oluyor ve ben Efdalimin koklaya koklaya öperken sütünü içmesini izliyorum bir elimle de canımoğlumun saçlarını okşuyorum!!! Sütler bittiğinde seansımız da sona ermiş oluyor...

8 Ağustos 2010 Pazar

Nadide...


Küçükken annem çalıştığı için bana evde ananem bakardı. Onu o kadar çok severdim ki normalde haylaz hareketli bir çocuk olmama karşın ; ananem kalp hastası olduğu için onun yanında çok uslu , uyumlu bir çocuk oluverirdim. Daha 30'una gelmeden kaybettiği bir yavrusu bir de çocukluk aşkı kocasına rahmen ; yıllarca babasından eziyet görmesine yokluk içinde hem kardeşlerine hem de zamanı gelince çocuklarına bakmasına rahmen o hiç bir zaman hayattan şikayet etmez bana hep güzel şeyler anlatırdı. Adı gibi "Nadide" bir insandı...
Adı gibi "Nadide" olan benden 1 yaş küçük bir de benim canım kuzenim var. Dayım annesine olan sevgisinden dolayı küçük kızına bu ismi layık görmüş...
Efendim ben durdum bunları niye anlatıyorum Ethem ile Efdal'in blogunda bunların n'ilgisi var şöyle ki...
Dün denizden herzamankinden bir kaç saat erken döndük ki Gölcükteki dayımlara gideceğiz. Duş sonrası Efdalimin saçlarını tararken döndü ve bana ,anne senin de ananen var mı? diye sordu. ben de benim de bir ananem olduğunu onu çok çok sevdiğimi ama artık onun yanımızda olmadığını öldüğünü söyledim. Bu sefer adını sordu onun adı "Nadide" dediğimde sessizce adını tekrarladı.
Saatler geçti dayımlara geldik. Efdal'le Ethem'i parka götüreceğim Kuzenim Nadideye seslendim "Nadide sen de geliyor musun?" Efdal bir anda durdu ve çok heyecanlı bir şekilde "Bak anne senin de ananen ölmemiş gördün mü?" dedi. İlk önce anlıyamadım sonra bizim için çok aşina olan bu durumun onun için çok karışık olduğunu fark ettim ve sadece güldüm...
p.c. fotodaki ananem en soldaki ben yanımdaki de kuzenim yadoş:))

4 Ağustos 2010 Çarşamba

4 Film 1 Belgin

Çocuklar tatilde olunca biz de eşimle en çok sevdiğimiz şeylerden biri olan sinemaya gitme işini keyifle yapabiliyoruz. 1 aya 4 film sığdırabildik.




İlk önce Alacakaranlık filmine gittik ki benim için tam bir düş kırıklığıydı. Eminim seriyi çok merakla izleyenler ve devam filmi bekliyenler bana kızıyorlardır ama bu son bölüm kati suretle 13-18 yaş grubuna hitap ediyordu bence. Zaten sonrasında da patostan cheetostan çıkan alacakaranlık dövmelerini görünce tamam dedim tespit doğru... Düş kırıklığı yaşamış olsamda eşimle yaptığımız film üzerine geyikler bizi gene de güldürmeyi başardı...



Sonraki tercihimiz Gece&Gündüz filmi oldu. Tom Cruise&Cameron Dıaz filmi. Tabii ki abartılı sahnelere sahip olan filmde biz çok eğlendik. Bu sevimli çift n'kadar da 40'lı yaşların sonunu yaşıyor olsalar da hala gayet hoş görünüyorlardı ona karar verdim bu arada. Zaten sanki 40'lı yaşlar insanlara daha bir yakışmaya başladı onu da düşünmeden geçemiyorum.



Bir sonraki filmimiz 3D olan Son Hava Bükücü.. Film başladı Allah'ım ben bu kareleri ezbere biliyorum. Nasıl yani bu kadar net biliyorum derken cnbc-e 'de Ethem'le Efdal'in izlediği Avatar çizgi filminin aynı olduğu aklıma geldi. Durdum düşündüm biz 30 yaşamızda izliyoruz çocuklar 3 yaşında bu filmleri:)) sonra da vay bu çocuklar büyümüş de küçülmüş. Büyürler de küçülürler de canım.. Ethem'le Efdal bir de o kadar dikkatli izliyorlar ki Avatar'ı pes dedim içimden 30 yıl sonra bu çocuklar nasıl filmlerden haz alıcaklar acaba... Neyse bir yandan bunları düşünüyorum bir yandan avatarın kısaltılmış turu filmi izliyorum bir yandan içime gözlükten dolayı sıkıntı geliyor.... Film güzel mi güzel.. 3D keyfi hoş mu hoş.. ama gerşekten o gözlüklerin biraz daha hafifleri yok mu ki?? yoksa ben iş çıkışı yorgundum da ondan mı benim gözümde büyüdü bilemiyorum. Bir de filmin ilk yarısının sonlara doğru kısmı 3D değildi.. Ben de iyice maymun oldum bi tak gözlüğü bi çıkart.. kendime uyuz oldum yanii o derece... bir de arada gözlükleri herkes güneş gözlüğü gibi tepesine takmadı mı?? süper vallahi.. ya mevzuyu daha uzatmayayım diyorum ama film çıkışı sinema ekibinin bir gözlük toplayışı vardı ki evlere şenlik; gözlüğü elinizden alıyorlar ve 1.5metreden diğer yüz tane gözlüğün arasında atıyorlar.. yuhh yani gözlüğün hali mi kalır tabii heryeri çizilir.. neyse zaten n'zaman bu carrefour avm'ye gitsem oranın yönetimine küfür edip çıkıyorum. İlk açıldığında böyle miydi?? arada ikram arabaları dolaşırdı şimdi koltuklar bile Allahlık..


Son filmimizde Başlangıç oldu Leonardo dicaprıo'nun başrolü oynadığı film.. o n'uzun film öyle gerçi biz bilerek girdik ve o konuyu ancak o kadar uzun bir filmle toparlamaları normaldi herhalde... Ben filmden çok etkilendim. Konsantrayonum da tam olarak izledim:)) Film de çocukları gördükçe gözümden yaşlar süzüldü ve çocuklarımı n'kadar n'kadar çok özlediğimi birkez daha anladım. Belki üzerinde en çok konuşulası film bu ama olurda filmi izlemek isteyen biri daha izlemeden bunları okursa diye terbiyesizlik olmasın film hakkında açık vermiyeyim... Yalnızca filmden çıktıktan sonra 5dk böyle bir sersem oldum.. Konuyu kaçırmıyayım diye mi farketmeden çok dikkatli izledim yoksa filmin beni sürüklemesinden mi bilemiyorum sanki çıkışta beni teste tabii tutucaklarmış gibi dikkatli izlemişim filmi:)))
İşte de böyle günlerden perşembe yarın Allah'ın izniyle ben kuzucuklarımın yanındayım..

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Kabul ediyorum onlarsız da olmuyor artık...

Durdum düşündüm de çocuklar anane&dedesinin yazlığına gideli koskocaman 1 ay olmuş... Bu da demektir ki ben 1 ay içinde 1 senede yapmadığım kilometreleri katettim.. Belki de çocukların vesilesiyle ben de her hafta sonu denizli kumlu güneşli tatil yapıyorum.. Mızlanmak günaha girmek olabilir.
Tam 1 aydır eşimle eve akşamın bir körü girip sabahın bir körü iş için çıkıyoruz. Sanki çocuklar evde olmayınca eve girmemiz yasakmış gibi ya da hazır çocuklar yokken 10 aydır aklımızdakileri yapmamız gerekiyormuş gibi...
Ama bu pazar yazlıktan dönerken ve karnımız açlıktan zil çalmışken gecenin 2'sinde vardığımız Bursada açık bir mekan bulmuş bir yandan n'de olsa anadolu şehri kardeşim yaşam durmuş buralarda diye söylenirken (çok şımarığız tabii sanki çocuklar varken biz her pazar gecenin ikisinde dışarlarda fink atıyorduk neyse artık) farkettik ki bu 1 ayda hızlandırılmış kurs misali hızlandırılmış gezme tozma işinden çok yorulduk... Kalan şu 1 aylık süreçte biraz daha normale dönelim bari diye konuştuk.. Döndük mü ? döneceğiz mi bilinmez ama dün ilk defa normal saatlerde girdiğimiz evimiz bana pek bir ruhsuz pek bir cansız geldi.. N'yapacağımı şaşırdım. Yemek yaptım yedik bitti, bir kitap aldım okudum bitti, çamaşır yıkadım astım geçti.. Bari bir film izleyeyim dedim baktım baktım beğenemedim , çocukların odasına girdim kızıma süpriz hazırladığım toka kutusunu açtım yeni aldığım tokayı koydum hüzünlendim ağlamaklı oldum kendime geldim kendi kendimle çeliştim sen değil miydin bu çocuklar beni delirtecek diyen sen değil miydin yarış atına döndüm bu nasıl iş diyen diye söylendim geçti en sonunda da durdum durdum ütü yapmaya başladım eşimin ben yatıyorum demesiyle rahat bir nefes aldım ve yaşasın demek ki uyuma vakti gelmiş diye ışık hızıyla yatağa attım kendimi ve günü bitirdim..