29 Eylül 2009 Salı

Allah kimseyi yavrusunun kokusundan ayrı bırakmasın...







Haberlerde duyduğum günden beri Kayseride kaybolan yavrular aklımdan çıkmıyor. Çok fazla TV seyretmeye vaktim olmadığı için işe gelir gelmez netten çocuklarla ilgili son haberleri takip ediyorum.
Ramazanda işten dönerken radyodan dinlediğim haber kanalında muhabir insanlara "geçmiş ramazanlarla şimdiki ramazanlar arasında farklar var mı?" diye soruyor ve inatla insanları soruları ile geçmiş ramazanın çok daha güzel geçtiğine yönlendiriyordu. Dinlerken kızmıştım "böyle de haber mi yapılır? resmen insanları yönlendiriyorlar, her sene aynı gevezelik yapılıyor" vs. diye....
Sonra bu çocukların ŞEKER BAYRAMInda kaybolmaları ile birlikte kafama bir şey dank etti ve geçmişe döndüm. Gevezelik dediğim şeyi düşünmeye başladım ve ağlıyası oldum...

Ben çocukken aylar öncesinden Şeker Bayramını beklerdim. Kalbim bayram günü yaklaştıkça sanki daha bir hızlı, daha bir heyecanlı atardı. Ramazanın gelmesiyle evimizin havası tamamen değişirdi hele de bayram yaklaştıkça..... temizlikler yapılır, şekerler alınır, gümüşler ovulur....
Bayrama günler kala muhakkak ablam ve benim için alışverişe çıkardık. Tüm İzmit'i dolaşırdı annem bizim için. Ablam çok daha kolay karar verirken ben bir türlü n'alıcağıma karar veremezdim. Kıyafetim ayrı alınır, tokam ayrı , çorabım ayrı, ayakkabım ayrı veeee tabii ki bol bol şeker toplayacağım için çantam ayrı:))
Bayram gününe kadar kimseye, hiçbir arkadaşıma göstermezdim aldıklarımı herşey süpriz olmalıydı.
Bayramdan bir gün önce ev çiçek gibi olurdu. Biz de banyomuzu yapar mümkün olan en erken saatte yatardık.
Bayram günü babam erkenden namaza giderken annem de bizi hazırlardı. Saçımız taranır , üstümüz giyinilir. Babam gelip de kahvaltımızı yaptık mı.. çalan ilk kapı zili ile işte benim de günüm başlardı. Apartmandaki 13-15 çocuk toplanır önce kıyafetlerimiz hakkında yorumlar yapar sonra da sitenin yolunu tutardık. Tek tek kapılar çalınır, bayramlaşılır eller öpülür bazen şeker , bazen çikolata, bazen sakız bazen de mendiller toplanırdı. Artık çantamda yer kalmaz fazlalıkları yedikçe yerdim. Zaten önceki bayramlardan hangi koşumuzun n'ikram edeceğini bile bilirdim. Tüm sokağımızın bayramlaşması bittikten sonra evimize gelirdik ve bu sefer ailece yapılacak bayramlaşmalara gitmek üzere evden çıkardık.... Bütün bayram şeker, çikolata ve baklava ile beslenirdim. Yerdim, yerdim, yerdim... taaa ki allerji olup da ayaklarımın altına kadar allerji baloncukları çıkana ve klasik "incidal" ilacımı içmeye başlıyana kadar.........

Şimdi ki çocuklar bunları yapabiliyorlar mı???? Bilmem sanmıyorum. Benim etrafımdaki çocuklar yapamıyorlar..
Kayserideki minik çocuklar da belki benim çocukken ki heyecanımla çıktılar yola ama geri dönemediler... düşündükçe boğazımda birşeyler düğümleniyor..
Geçen bu çocukları konuşurken eltim " e anneleri de salmasalarmış bu zamanda çocuklar bayramlaşmaya gönderilir mi?" dedi. Önce tepkisine şaşırdım sonra da söyliyecek pek de bir laf bulamadım...Sonuç olarak doğru söylüyordu ama... maalesef gönderilmiyor.. gönderilemiyor...




Tez vakitte bu 3 yavruda sağ salim uzun süren bayramlaşmalarından geri annelerinin kucağına dönerler inşallah.... Allah kimseyi yavrusunun kokusundan ayrı bırakmasın...

24 Eylül 2009 Perşembe

Ayy Allah kimseyi blogundan ayrı koymasın:)))

Ayy Allah kimseyi blogundan ayrı koymasın:))) hahahaa:))

Bu n'biçim bir alışkanlık olmuş böyle de ben farkında değilmişim. Resmen 13 gündür karın ağrıları çekiyorum. Bilgisayarlarımın hiçbirinden bloguma + diğer bloglara giremiyordum; çok şükür geçti gibi:))) Mert'in de başının etini yiyip durdum ama bana sabretti doğrusu :))))

8 Eylül 2009 Salı

pundig,kukaka,dombada:)))


Ethem ile Efdal'in arasında ilginç bir bağ var. Sanırım bunu ancak ikiz olan insanların anlıyacağı bir bağ. Klasik biri uyanınca diğeri de uyanıyor efendim biri bir ağlasın diğeri de bak susmuyor demiyeceğim.

Mesela siz bir kelimeyi 40 kere de söyleseniz onlar ; bir diğeri o kelimeye hangi söyleniş biçimini uygun gördüyse o şekilde söylüyorlar. Örneğin "puding" .Ben belki 50 sefer "puding" demişimdir ama Efdal'in ağzından bir kere kelime "pundig" olarak çıktı ya tamam Ethem de "pundig" diyor. E ben daha çok ve doğrusunu söylüyorum??? yok farketmez onlar aralarında bunu uygun gördüler... Aslında çok da komikler. Çikolata mesela "kukaka" bazen "kokaka" da olabiliyor ama asla "çikolata" olmuyor... İkisi de aynı şekilde söylüyorlar. Bütün yaz çoğu akşam dondurma yedik. Herkes "dondurma " diyor benim iki muzur "dombada"....
Niye böyle acaba???

"Kardeşim yanlış da söylese o benim kardeşim ben onu korurum ben de yanlışını söylerim"mantığıyla mı?

yoksa

"Bak bu annemler de kelimelerin doğrusunu bilemiyorlar , oysa kardeşim öyle mi??? en güzelini söylüyor" mantığıyla mı???
Vallahi de bilemiyorum... Ama hangi mantıkla söylüyorlarsa da çok tatlılar:)))

3 Eylül 2009 Perşembe

kreativ_blogger ödülüm var:)




Bir ödülümüz daha oldu çooook da güzel oldu:)) Bu ödülü bana sevgili arkadaşım sdilek http://karyamvedamlam.blogspot.com/ vermiş:)) çok teşekkür ederim canım:)

Evet bu ödülünde kendi içinde kuralları varmış efendim işte kurallar da bunlarmış;

1. Ödülün logosunu bloguna eklemek.

2. Ödülü aldığın kişinin linkini, ödülle ilgili yazına yazmak.

3. Hakkındaki 7 ilginç şeyi listelemek.

4. Sevdiğin 7 blogu listelemek.

5. Ödülü göndereceğin bloglara mesaj bırakmak



logomuzu + linki ekledim.



sevdiğim bloglar çoook daha fazla olmakla beraber kurallara uymak açısından sıra gütmeden 7 tane blog arkadaşımı da yazıyorum:)

1-uğurböceklerim

2-ikizcadılar

3-primarima

4-zuzuların annesi

5-hergüne 1 eğlence

6-hayatımda yeni bir sayfa

7-malla

evt bunu da yaptım:))

mesajları da gönderirim:)



hakkımda 7 ilginç şey???? bunu insanın kendi kendine değerlendirmesi biraz zor!!! ama zoru başardım ilk aklıma gelenleri yazıyorum



1- Hayatta kimseyi kıskanmazken söz konusu eşim oldu mu “kıskanırım seni ben” modunda olurum
2- Arabayı bazen gereksiz hızlı kullanırım sonra da “vay ya şimdi şurada takla atsaydım nolucaktı? Vay ya şu köprüden uçsaydım n’yapardım?” diye günlerce düşünürüm
3- Herşeyi çok çabuk ezberleyebilirim ama aynı hızla da unuturum
4- Kör olma gibi bir fobim vardır. Gece uyurken bile elektrikler kesilse şak diye uyanırım ve kör oldum sanıp paniklerim
5- Düz çizgi bile çizemezken, resim kabiliyetim çöp adamı bile geçemezken önüme koyulan bir piyano ile istediğim melodiyi farketmedenparmaklarım çalmaya başlar
6- Korku filmi seyretmeyi çok severim ama film mutlaka gerçekçi olmalı yoksa hayal ürünü şeylerden,uzaylılardan,zombiden,hayvanlardan, vampirlerden vs. asla korkmam sadece aksiyonları hoşuma giderJ
7- Yerim yerim çok kilo almam. Her daim 2 çocuk da doğursam zayıfımdır. Bunun için de herkes yaşımı göstermediğimi, hele de 2 tane çocuğumun olduğuna asla inanmadıklarını söylerler



Evet şimdi sıra bu ödülü kime paslıyacağıma geldi:))) ben de bu ödülü ikiz cadıların annesi http://birkalpteikisevda.blogspot.com/ 'a paslıyorum... Hadi Yasemincim Allah kolaylık versin canım:))) güle güle kullan:))

1 Eylül 2009 Salı

Kardeşim bu annelik n'kadar zor bir işmiş böyle..

Vallahi bir geldiler pir geldiler bizimkiler. Daha yazlıktan getirdik hanım efendiyle beyfendiyi haftasına Efdal ateşlendi. Hemen doktora götürdük hem boğaz enfeksiyonu hem kulak. Bir hafta kuşumun hastalığıyla uğraştık ateş,ilaçlar,uykusuz geceler,iştahsızlık, sürekli mızlanma derken bir sonraki hafta Ethem hasta oldu aynı boğaz enfeksiyonunun biraz daha ağırı. Herhalde mikrop Efdal'de gelişti hop Ethem'e geçti. Gene aynı senaryo Ateş,iştahsızlık,ilaçlar,uykusuz geceler, mızmızlık. Haaaa aynı senaryo mu dedim yanlış demişim. Bu aynı senaryonun bir sonraki daha gerilim dolu bölümü. Ateş düşmez, Ethem ağzına lokma koymaz, ishal olur, ilaç içmek istemez, hiç uyumaz ve sürekli ağlar, ağlar, ağlar.... Ateşimiz,ishalimiz vs. geçti de ağlamamız yadigar kaldı.
İşe gelicem salya sümük, işten gelirim salya sümük, uyuyacağız salya sümük, yemek yiyeceğiz salya sümük..... bu liste uzar gider.
Liste uzarken tabii anne olan ben şahıs kişinin hayatı kısalır , sinileri alt üst olur, yorgunluktan beyin travması geçirir....
Kardeşim bu annelik n'kadar zor bir işmiş böyle..
Eeee kendi kendime dedim; ben bu çocukların bloguna sanki hep laylaylom şeyleri yazıyorum. Yıllar geçip de çocuklar bunları okurlarsa eğer ohhh amma da sakin, hırlı çocuklarmışız bak annem de buraya belgelemiş demesinler. Görsünler, okusunlar canım... 2,5 senedir uykusuzluktan artık helak oldum.. Resmen anane&dedenin eviyle bizim ev arası göçebe hayat sürer olduk. Kimsenin evinde düzen müzen kalmadı... İşten gelip de oturup şöyle normal insanlar gibi yemek yemeyi yıllardır unuttum. TV seyretmek zaten n'mümkün. Kitap okumak hayal... Koş Efdal'e koş Ethem'e... Herşey süper olsa kakaları gelir anacım.
" Anne kakam geldi, elimi tut yanımdan ayrılma"
" E kızım&oğlum ben akşam yemeği yiyordum ama??"
" Anneeee!!!! " ağlama başlar....
"e iyi ben sonra yerim"
beklenir beklenir sohbet muhabbet gırla...
"kızım&oğlum bitti mi?"
"bitmedi"
"bitti mi?"
"bitmedi"
"iyi o zaman ben sofraya gidiyorum bitince çağırırsın"
"e bitti"
"iyi yıkayalım popoyu o zaman"
popo yıkanır, eller yıkanır,sofraya gidilir.Diğer çocuğum canım ciğerim gelir.
"Anneee kakam geldi"
"ya nasıl yaaa hep mi ben yemeğe oturunca geliyor bu kakanız"
ve aynı terane baştan yaşanır. herkes yemeğini bitirir anne daha yememiştir ama zaten iştahı da kalmamıştır. Yemek yemekten de vazgeçer ve hemen çocukları ile oyuna kurulur...