22 Şubat 2011 Salı

4 bitimine 2 kala...

Dalmışım gene dünya telaşına gidiyorum. Oysa ki n'maksatla yazmaya başlamıştım bu blogu size bir kaç satır hatıra bırakmak... O zaman karalamak lazım birşeyler..

Bu ara farklı bir telaş içindeyiz biraz kaygılı biraz heyecanlı bazen umutlu bazen dip noktada umutsuz bir telaş. Siz de bu telaşımıza ortaksınız elbette şu anda.. Belki anlayarak belki anlamayarak yardımcı oluyorsunuz bize.. Hayaller güzel planlar güzel gerçekler de bir o kadar güzel olur inşallah...

Ethem bu ara bir an önce büyümek olayına takılmış kalmış durumda. Sanki çocuğumu kovalayan var gerçi geçen akşam anlaştık 10 yaşta karar kıldık.
Efdal'im artık Barbie bebeklerle oynamaya başladı. Eskiden hiç umursamadığı bu bebeklerle şu an mutlu mesut; ama hepsi çıplak olmalı... Alıyor onları bıdı bıdı konuşturuyor çoğu zaman işi gücü bırakıp farkettirmeden onu dinliyorum o kadar masum o kadar tatlı ki..

Bir de bu ara yeni bir keşfimiz var. Kaşgollerini sünnetçocuğunun maşallah yazısı gibi bağlayıp oraya hayvanlarını yerleştirmek ve bu şekilde dolanmak. Geçen hafta sonu bu şekilde alışverişe çıktık Ethem arada çocuğunu unutup son sürat koşsada sonunda geride kalan yerdeki yavruyu farkedince kıkır kıkır yerine koyuyor bazen baş aşağı koyup torunuma eziyet ediyor ama olsun Efdal'im daha şimdiden annelik içgüdüsüyle çok daha dikkatli.


Geçen gün Efdal büyüyünce anne olmak istediğini söyledi ben de bunun için önce evlenmesi gerektiğini bebeğin tek başına yapılamadığını söyledim. Olur o zaman evleniriz seninle dedi ben de benimle evlenemiyeceğini bir erkekle evlenmesi gerektiğini söyleyince de bu defa o zaman Ethem le evleniriz diye cevap verdi. Bu sefer de kardeşlerle evlenilemeyeceğini yanında kendini çok mutlu hissettiği çok sevdiği bir arkadaşıyla evlenmesi gerektiğini söyleyince durdu düşündü düşündü ve ama benim en sevdiğim arkadaşım Ethem diye cevap verdi. Anladım ki küçük kuzum sen bu konularda daha çok masumsun.. uzatmaya gerek olmadığını düşünerek öptüm öptüm öptüm kızımı...

Artık kendileri uyuyan minik kuzularımı yataklarına ben yatırıyorum ve ikisini de öperek odadan çıkıyorum. Efdal kuzum normal öpücüklerle bu seansı tamamlarken Ethem için bu o kadar basit olmuyor önce ben onu öpüyorum sonra o beni önce yanağımdan sonra gözlerimden sonra alnımdan sonra gıdığımdan en sonda ellerimden tek tek öpüyor en son da vedalaşır gibi saçlarımı kokluyor... Geçen akşam abartarak göbeğimden öpmelere kalktı ilginç çocuk vesselam...

Efdal artık adını yazabiliyor , yıldız çizebiliyor ve harika resimler yapıyor. Erken okuma yazma öğrenmesini istemediğimiz için bu konunun üstünde durmak istemiyoruz ama anlaşılıyor ki bu ilgi meselesi. Ethem bu konuyla hiç ilgilenmezken Efdal ananesinin 2 kere göstermesiyle adını yazmaya başladı aslında sadece adını da yazmıyor yanında ufak hatırlatmalarda bulunursam kardeşinin kuzenlerinin de adını yazıyor..

Okuldan etkinliklerinizle ilgili fotoğrafları gördükçe ve partilerinizn dvd leri geldikçe bakıyorum da okulda hep yanyanasınız. Resim yaparken yanyanasınız birşeylerle oynarken yanyanasınız birşeyler izlerken yanyanasınız.. Geçen akşam gittiğimiz avm deki oyun alanında birçok çocuk yalnız girecekleri için çekinirken siz ikiniz beraber olduğunuz için tadını çıkarıyorsunuz herşeyin. Allahtan dileğim hep yanyana olun birbirinize destek olun birbirinizi hep sevin çünkü biz sizi çok seviyoruz.

Son olarak da bugün babanızla bizim birlikteliğimizin 11. yıl dönümü bu 11 yılda hayatımızda birçok şeyler geldi geçti ama en güzeli sizsiniz sizinle sevgimiz gün geçtikçe çoğalıyor inşallah da hep olacak kuzucuklarım...

15 Şubat 2011 Salı

"tatlıdaki tatsız tehlike"

Şu son haftalarda tv'deki "tatlıdaki tatsız tehlike" tartışmalarından son derece etkilendik. Zaten içimize sinmeyerek verdiğimiz şekerlerden iyice tiksindik doğrusu. Efdal o kadar değil ama Ethem tatlıya özellikle de abur cubura çok düşkün bir çocuk. Onu bu yoldan çarçabuk döndürmemiz gerektiği ise kesin.

Çok şükür şu tv'lerdeki bangır bangır yayınlanan "Burger Kıng" olayından sonra fast food maceramız bizim için de çocuklar için de bitmişti. Öyle ki yazdan beri Efdal&Ethem fastfood yemiyorlar hatta Burger Kıng tabelası görünce de her seferinde "mikroplu burası" diyorlar...


Eşimle dedik şekerler için de böyle bir şey söylesek acaba işe yarar mı? Bu kadar tesirli olacağını ummadığımz halde her ikisi de şekerlede de mikrop ve kurt olduğunu duyunca çok etkilendiler. Uzun uzun anlattırdılar. Şekerlerin için de n'varmış?? bu mikroplu kurtlar n'yaparmış? Ya bunlardan yenilirse çocuklar hastaneye mi götürülürmüş? çocukların karnı çok mu ağrırmış? v.s. Biz de bıkmadan anlatıp duruyoruz.
Sonuç mu? harika.. bu konuşmayı yaptığımızdan beri eve şeker alınmıyor. Hatta geçen gün bir avm'de gezerken şu şeker tuzaklarından birine yakalandık. Renk renk şekerlerin çikolataların olduğu o standa.. Eyvah yandık diye içimizden geçirirken Ethem şöyle dedi "nanet oysun bu hariboya" Efdal de hemen onayladı "Evet nanet oysun"... gel de gülme yaniii...

10 Şubat 2011 Perşembe

Benimkilerden inciler...

Ethem bu ara playstatıon'ın başından kalkmaz oldu. Yok efendim yarış yapıyor sonra araba kazanıyor onları süslüyor püslüyor bir neşe bir mutluluk:)) Ben ki evin dağılmasına bile göz yumarak eve bilgisayar götürmeyen insan playstatıon karşısında çaresiz kaldım. Babamıza göre el&göz koordinasyonunu sağlıyormuş zararı yokmuş. E inşallah.. Gerçi "çocuğum n'anlıyorsun bundan kapat şunu" da diyemiyorum çünkü çocuklar doğmadan önce biz de çok oynardık hatta hamileyken yarış hırsımdan erken doğuma bile gidebilirdim. Hamileliğimin son aylarında çok mızıklıyordum "aaaa ama bak beni yeniyorsun karnım kasım kasım kasılıyor şimdi doğacak bunlar!!!" yenmenin kısa yolunu bulmuştum yani:))

Ethem playstatıondaki bu zaferlerinden o kadar etkilenir oldu ki geçen gün babasına aynen şu cümleyi kurdu " baba ben düşündüm 5 yaş olmaya karar verdim" hadi bakalım...
Oğlum düşünmüş bir kere:)) Babası yaşların sırayla olduğunu açıkladı da ben de bir anda 32 olmaktan kurtuldum:))


Şimdi bu kendini çok büyümüş sanan benim canım oğlum (bu arada kendi başlarına uyuyor olmaları da bence bu güvenlerin de etkili)aynı günün akşamına bana şunu söylüyor. " anne ben küçükken pokatala n'diyordum?" beni aldı bir gülme sanki şimdi çok doğrusunu söylüyormuş gibi.. Ethem buna çok sinirlendi ve beynelmilel lafı olan "hiç komik değil anne" dedi bana tabii yani n'si komik??...

arkadan Efdal "peki anne ben küçükken manoneze n'diyordum??"
"oğlum pokatala po , kızım manoneze de ma diyordunuz " ...
"aaa n'komikmişiz anne"...
Bayılıyorum böyle özgün konuşmalarına hiç doğrusunu öğretesim gelmiyor. ...

1 Şubat 2011 Salı

"Hayat sana arka arkaya dikenlerini gösteriyorsa sakın üzülme, aksine sevin. Çünkü çok yakında gülü de gösterecektir.."

Bu ara bir hastayız bir iyiyiz bir şöyleyiz bir böyleyiz derken günler geçip gidiyor. Hayata karşı uzun bir hastalık molasından sonra toz pembe günler bizi bekliyormuş. Hz Mevlana'nın dediği gibi "Hayat sana arka arkaya dikenlerini gösteriyorsa sakın üzülme, aksine sevin. Çünkü çok yakında gülü de gösterecektir.."
İşte bizimkisi böyle bir durum oldu. 2 Hafta boyu Ethem ve Efdal'in sürekli inen çıkan ateşleri öksürükleri burun akıntıları sonunda çok şükür iyileştik. Helak olduk mu olduk... İki hafta boyu okula gitmeyen çocuklarımın zaten doğru düzgün olmayan uyku düzenlerinin de iyice çığrından çıktığını anlatmaya gerek yok sanırım. İşte bu çığrından çıkan uyku düzensizliğimizden ötürü okullarına öğretmenlerinden yardım istemeye gittik. Aramızdaki uzun bir görüşmeden sonra biz biraz rahatlamış öğretmenimiz kafasında sorunu biraz daha oturtmuş olarak eve döndük.
Ertesi gün okuldan gelen Ethem ve Efdal artık yataklarında tek başlarına kimse yanlarında olmadan uyuyacaklarını televizyondaki Uyku vakti işaretini de görür görmez yatacaklarını söylediler; yani duyda inanma bir durum bizim için... Ama duyduk ve acaba dedik denedik ve oldu.. İnanılır gibi değil. Bu çocuklar herşeyi kendi istedikleri zaman yapıyorlar sen kızmışsın delirmişsin artık bitmiş tükenmişsin çok önemli değil. Onların hayatının bir akışı var ve o hayat akışını n'kadar çabuk kabullenirse bir anne&baba o kadar iyi olabilir. Söylüyorum ama uyguluyormuyum bilinmez. Sonuçta onlar gibi bizim de bir hayat akışımız var di mi ama??? İşte 3 cümle ile kendinle çelişen anne nasıl olur burda da göstermiş oldum:)))
N'yse sonuç harika gülü gördük çok beğendik...

Bu arada aman n'harika benim kızım oğlum abla abi olmuş diye sevinirken Ethem'in yatmadan önce sürekli camlarda havalara baktığını farkettik ve sonra öğrendik ki öğretmeni "ben bütün çocuklarımı gece kuş olup izliyorum herkes yatağında uyuyor mu diye bakıyorum " demiş. İşte o benim kocaman olmuş abi oğlum da yatmadan önce kuş olmuş öğretmenini arıyormuş!!!!!