29 Mayıs 2008 Perşembe

Hormonların Büyülü Etkisi

Kadın olmak değişik bir şey. Hayatınızdaki herşey mutlu, mesut, düzenli, rahat, keyfi giderken siz bunu karman çorman nasıl ederim diye düşünüyorsunuz ve hemen bir bebek yapmaya karar veriyorsunuz. Söylediğim zaman arkadaşlarım gülüyorlar ama bu gerçekten hormonlardan kaynaklanan insanın mantıklı düşünmesini engelleyen bir durum olmalı. Yoksa insan niye bu kadar zorluğa,yorgunluğa kendini seve seve hatta koşa koşa atar ki???

Ben küçüklüğümden beri doğum fobisi yaşayan biriydim. İğne mi, kan aldırmak mı aman Allah'ım mekan zaman tanımam hemen bayılırım. Ama bana ne olduysa oldu bebek yapmaya karar verdim. Gözüm hiçbir şeyi görmüyor. Bi tanecik kocama bu isteğimi belirttim. O da her isteğim de olduğu gibi bunu kabul etti.

"Tamam bi tanem sen istiyorsan yaparız? Hemen mi?"

Tabii canım geciktirmenin ne gereği var hemen yapmalıyız bebek bu kaçar maçar!!!

"Hemen aşkım biz bu bebeği yapalım. Zaten bir eksiğimiz bizim minik yavrumuz. Düşünsene zaten kendi işimiz ben hem işimi yapar hem de minik meleğimize bakarım"

"Olur Aşkım sen böyle bir şeye hazırsan ve bu kadar istiyorsan ben seni nasıl anne olmaktan mahrum bırakırım, seni nasıl üzerim"

Diyorum ya hormonların büyülü etkisi altındayım. Hiç sormuyorum Kocacım sen de ister misin? hazır mısın? Sence bu bebek hayatımızı, işimizi,gücümüzü etkiler mi??? Sormuyorum çünkü belki de olumsuz bir yanıt alırsam adama hayatı dar edeceğim.

Velhasıl günler geçiyor... Ve ben hamileyim hem de bir değil iki bebeğe. Aman Allah'ım çok mutluyum çooookkkk.... Doğum korkularım, iğnelerden kaynaklanan bayılmalarım var ama içimde aynı zaman da bir huzur var. Minik meleklerimin bana verdiği o müthiş huzur. İlk aylar ikiz hamiş olmanın verdiği düşük tehlikesi,bulantılar ve sonrasında karnımın davul gibi olmasından ve erken doğum riskinden kaynaklanan durumları bir kenara bırakırsak (ki bunların hiçbiri bizden kaynaklanan sorunlar olmadığı için başa gelince çekmek zorunda kalıyorsun) çok mutlu bir hamilelik geçirdim. Elbette bu kadar içsel rahat (dışsal açıdan hiç rahat olamıyorsunuz 27 kilo alıp, 37 numara ayaklarınız bilmem kaç numara olunca) hamilelik geçirmemin en büyük sebebi eşim. Ne zorluklar atlatmış iş yerinde, ne tehlikeler atlatmış trafikte, ne büyük kaoslar açmazlar yaşamış kendi içinde ama nasıl başarmış hiç bilemiyorum bunları bana hiç yansıtmadan aylarcaaaaa yaşamayı başarmış.

Mutlu hamilelik geçiren annelerin bebeklerinin daha mutlu olduklarına kendi bebişlerime bakarak inanıyorum ama şu bir gerçek ki anne çok mutlu bir hamilelik geçirdi diye bebekler çok sakin falan olmuyorlar; olsalardı benimkilerin olması gerekirdi. Çünkü Allah biliyor ya yediğim önümde yemediğim arkamda bir hamilelik geçirdim. Herkes ben rahat edeyim diye uğraştı, didindi.Annem bazen kızıyor biz sana hamileyken şöyle sakin müzikler dinle ki çocuklar da sakin olsun, sen hep çastırı çıstırı dinledin al işte gör çocukları. Evet malesef hamileyken yatmaktan sıkıldığım için (şimdi düşünüyorum da insan yatmaktan neden sıkılır???) biraz hatta tamam kabul ediyorum çok hareketli müzikler dinlerdim ve sonuç ortada.. Bir saniye oturmayan, sürekli koşan (bunlar inanın yürümüyorlar, koşuyorlar), etrafta ne muzurluk yapabilirim diye düşünen, yerdeki böcek cücek ne bulurlarsa yiyen, her yere tırmanmaya çalışan iki minik haylaz dünyaya getirdim. Aynı zamanda da bana göre(her anneye göre olduğu gibi) dünyanın en tatlı, en şeker, en güzel iki bebeğini dünyaya getirdim.

Şimdi düşünüyorum da bu hormonlar iyi ki beni etkilemiş de bu iki meleği doğurmuşum... Yoksa Anne Baba olmanın mutluluğunu, rahatımızdan ödün vermemek adına belki de yaşayamıycaktık...









6 Mayıs 2008 Salı

İşte Doğumgün(leri) Telaşımız

Yaşgünü elbiselerimiz alındı, davetiyeler hazırlandı,börek çörek kim ne yapıcak haberleşildi, doğum günü pastası benim yoğun isteğim üzerine iki tane ısmarlandı (e benim çocuklarım yarımşardan bir kişi değil ya! ayrı pastaları hakediyorlar herkes gibi) aaa unutuyordum ev süslendi (aslında işin çocuklar için en güzel kısmı buydu. Bir akşam önce oturduk ben,babaları,ananeleri,dedeleri deli gibi balon şişirdik ama ne balon. Balondan palyaço yaptık tabii palyaçoya benzedi mi orası meçhul ama Ethem ve Efdal bu sırada çok mutlu oldular. Doğrusu biz de çok kikirdeştik.) ,

Doğumgünleri onlar anlamasalar da güzel geçti. Yalnızca neyin paniği oldu bilemiyorum çocuklara doğum günü şarkısı söylemeyi unutmuşuz. O gece yattım ya bir eksiklik vardı bu akşam pasta geldi gitti neydi eksiklik derken anladım ki şarkı söylememişiz pıtırcıklarıma. Bir de adam gibi pastalarının önünde resim çekilmemişiz. Düşününce ya biz ne yaptık ki o zaman günün anlamına uygun:)))) bol bol pasta yedik:)) biri meyveli biri çikolatalı ( iki bebiş olmasının yararları)

Veeee sonra biz bir de ikinci kere yaşgününü kutladık. Meleklerimin teyzesi kuzucuklarına çok güzel iki pasta yaptırmış. Bu sefer uzak misafirlerimiz de vardı aramızda. Canım teyzecim,eniştecim,dayıcım ve yengecim. Görülmeye değer bir yaşgünü oldu. Gören sanki yaşgünü kızımla oğlumun değil de benimle ablamın sanır. Asli yaşgünümüzde doğumgünü şarkısını söylemeyi unuttuk diye bu sefer şarkıya kendimizi kaptırdık. Herkes bağıra çağıra yaşgünü şarkısı söylüyor. Ethem ile Efdal şaşkın ablam ile ben ağzımız kulaklarımızda. Çok komiktik doğrusu.

Bu arada yaşgünü hediyelerimize gelince neler yok ki arasında. Kıyafetler,pusetler,bisikletler,mayolar,ayakkabılar,çerçeveler.... bunu buraya yazıyorum isterim ki ilerde meleklerim okuyup hatırlayabilirlerse ansınlar diye:))) yoksa hediyenin hesabını yaptığımdan değil yani :)))))