16 Aralık 2011 Cuma

Hayatımıza dair küçük notlar...

 Ethem ve Efdal'in şimdilerine dair notlar almam lazım. Çünkü biliyorum ki 1-2 seneye kalmaz bunları da unutucam. Büyükler doğru söylemiş söz uçar yazı kalır...

 Efdal bu sene baleye başladı ama kendisi bundan çok da emin değil. N'zaman "kızım bale dersin nasıl geçti?"  desem " biz bale yapmıyoruz ki!" diyor. Efdal istiyor ki hemen balerinler gibi olsun, kollar yukarda parmak uçlarında dönsün... Oysa şimdi alıştırma halindeler... Sanırım baleye gittiğine inandırmam biraz daha zaman alacak...

 Ethem herzaman ki gibi romantik komedi...  bir gün servisten indi ve bir heyecanla bana "anne yarın kullanmadığın kolyelerinden Seda ve Solmaz öğretmenlerime götürücem" dedi. Ben de hediyenin kullanılmayan eşyalardan verilemeyeciğini bunu yapmak istiyorsa yenisini almamız gerektiğini söyledim ve sordum "Oğlum n'den kolye hediye edeceksin?" Cevabı inanılmaz " Anne bilmiyor musun 10 kasımda Atatürk ölecek öğretmenlerim çok üzgün onları mutlu etmek istiyorum".... N'denir ki bu kuzuya... ben peki demeyi tercih ettim...

 Efdal'im geçen gün bir resim çizmiş.. resimde uzun saçlı iki kişi var el ele tutuşmuşlar... altta tam ortada da iç içe geçmiş iki kalp resmi.. "annecim bunlar kim?" dedim... "burdaki sensin elinden tutan da benim. Bu kalplerde de diyor ki sen benim canımın içisin anneee"...  Asıl sen benim canımın içisin minik kuşum güzel kızım papatyam koklamalara doyamadığım...

 Geçen hafta Efdal ve ben grip olduk. Bu durumdan Ethem'i uzak tutmak adına oğluma sokulmadım ve öpemedim. Bir akşam yatırdığımda beni her akşam denediği gibi öpmek istedi. Ben de hasta olduğum için öpemeyeceğimi söyledim. Ethemimin gözleri doldu " ama anne sen beni öpmediğin zaman günüm yarım sanki günüm bitmiyor anne anlıyor musun?" dedi... öylece kalakaldım. Sonra o hafta benim de üstümde anlamsız bir boşluk olduğu aklıma geldi. Ben hep hastalığıma yormuştum ama değildi Ethem'i doya doya öpememek aslında benim de günlerimi eksik bırakıyordu...

 Efdal'e bayramda mümkün olan en gerçek oyuncak kediyi aldık. Hani şu miyavlıyan gözünü kırpan mırlayan falan eden filan eden kediden. Kedinin adı Lulu ama Efdal Lulu diyemediği için adını Lülüş koydu. Efdal diyor ki "Anne bu birz oyuncak değil de gerçek di mi?" N'desem bilemiyorum yok oyuncak desem gerçeği için ağlıyor gerçek desem yalanın daniskası. "Ehh işte bu oyuncak ama gerçek gibi ona iyi bakmalısın arada onu taramalısın biberonuyla beslemelisin" falan dedim. Efdal onunla pek mutlu hayvan bir odadan miyavladı mı Efdal n'işi varsa bırakıyor ve "geliyoruummmm" diye bağırıyor bize de açıklama yapıyor "beni çok özlüyor tabii ben yanına gideyim" diye. Şimdilik gerçek kedi aşkımız bir nebze söndü en azından ağlamıyor.

 Ethem artık arabaların markalarını modellerini geçti şimdi de onların motorlarıyla vs. uğraşıyor. Bu araba şu motoru kullanıyor şu araba bu motoru diye anlatıyor.  Kumbarada biriktirdiği paralarla da gerçek araba alacakmış kendisine ama öyle böyle arabalar değil tabi Lamborgını alacakmış. Alsın tabii çocuğum alsın.. Araba aşkı resimlerinde de kendini belli ediyor her resimde mutlaka bir araba çiziyor. Bir resmi elime aldığımda onu hangisinin çizdiğini anlamam 2 sn mi almıyor böylece...

Efdal bu ara "hadi annecim biz kız kıza sohbet edelim" dememden çok hoşlanıyor. Ona ve bana dair özel birşeyler olması ve bu özele Ethem'in giremiyor olması onu çok mutlu ediyor. Fıkır fıkır anlatıyor okulda olanları o böyle demiş bu şöyle demiş o şunu giymiş bu şunu yapmış...  başka türlü okulda yaptıklarını öğrenmem de pek mümkün olmuyor. Sevmiyorlar anlatmayı ya da lüzum görmüyorlar ya da bize ayrılan vakti okulla doldurmak istemiyorlar.. Emin değilim doğrusu.. ben de ona anlatıyorum gün içinde yaşadıklarımı çoğunu anlamıyor ama dinliyor beni.


Ethem bu ara okulda günlük tutuyormuş. Hergün cebinden üstünde birsürü harf olan bir samanlı kağıt çıkarıp bana veriyor bu onun günlüğüymüş. Bazen yazdıklarını okuyor anlatıyor kendince bazen de sen oku diyor. ben de yazdığı harfleri o harflerden çıkan anlamsız kelimeleri okudukça basıyor kahkahayı... O kahkaha attıkça o minicik dişlerini öpesim geliyor...

 İşte böyle... Hayatımıza dair küçük notlar. Benim gibi unutkan birisinin tutması gereken notlar...